Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) olarak, Türkiye’de ilk kez, hayvan hakları ihlâllerini tür ayırt etmeksizin raporladık, bu ihlâllerin yaptırımla sonuçlanması için çabaladık.
Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) olarak, Türkiye’de ilk kez, hayvan hakları ihlâllerini tür ayırt etmeksizin raporladık, bu ihlâllerin yaptırımla sonuçlanması için çabaladık.
BASINA VE KAMUOYUNA,
14.04.2017
Hayvan Hakları İzleme Komitesi (HAKİM) olarak, Türkiye’de ilk kez, hayvan hakları ihlâllerini tür ayırt etmeksizin raporladık, bu ihlâllerin yaptırımla sonuçlanması için çabaladık. Birazdan açıklayacağımız rakamları, insanlığın hayvanlar üzerinde kurduğu tahakkümün, toplumsal şiddetin, soykırımın ne denli korkunç ve can acıtıcı boyutlarda yaşandığını gözler önüne serilmesi, toplumun birçok kesimi tarafından yok sayılan hayvanlara yaşatılan zulmün görünür kılınması açısından oldukça önemli buluyoruz.
Türkiye’de hayvan haklarından bahsedildiğinde, insanların aklına daha çok kedi-köpek gelse de farklı türden milyonlarca hayvan, insanlığın zalimliğinden nasibini almış durumda ve almaya devam ediyor. Yaşanan hak ihlâllerini, hayvan türü olarak kategorize etmedik çünkü ister insan olsun isterse herhangi bir hayvan türü olsun, yaşanılan acı, stres, korku aynı…
2016 boyunca raporladığımız hak ihlâlleri, basına, sosyal medyaya yansıyanlar, yaptırımla karşılık bulanlar, yani sadece kayıt altına alınabilenlerden oluşuyor. Buna rağmen, sadece 2016 yılında, milyonlarca hayvanın başta yaşam hakkı olmak üzere birçok hakkının gasp edildiğini biliyoruz. Raporlanamayan milyonlarca hak ihlâli var. Her gün mezbahalarda, barınaklarda, süt ve yumurta çiftliklerinde, balıkçılıkta, avcılıkta, hayvanat bahçelerinde, faytonlarda ve taşımacılıkta, yunus parklarında, hayvanlı sirklerde, kürk çiftliklerinde, deney laboratuvarlarında, yurtiçi ve yurtdışı hayvan nakillerinde, ipek böcekçiliğinde, arıcılıkta, “bohçacılık” adı altında yürütülen böcek toplamaları ve kurbağa, salyangoz toplayıcılığındaki rutin şiddet ve ülkemizdeki çatışmalar, bombalamalar, orman yangınları sırasında yaşanan can kayıpları ve acılar ne yazık ki raporlarımıza dâhil edilememiştir. Ancak bizler biliyoruz ki her gün onbinlerce hayvan, birçok tesis ve işletmede, gündelik hayatımızda sistematik zulme, hak ihlâllerine ve katliamlara maruz bırakılıyor. İstanbul Tuzla’da bulunan ve Balkanlar’ın en büyük mezbahasında, sadece bu tesiste her gün 2.000 koyun katledilmektedir. Bir günü geçtik, bir dakikada dahi hayvanlara uygulanan zulüm korkunç boyutlardadır.
Sadece 2016 yılında EN AZ 1 milyar 156 milyon 407 bin 473 (1.156.407.473) yaşam hakkı gasbı raporlanabilmiştir. Bu kategoride insan menfaati ve keyfi için, kasıtla, silahla, işkence ile, zehirle öldürme, ihmal nedeniyle ölüme sebebiyet verme, trafik kazaları, av katliamları raporlanmıştır. Bu kategoride bildirdiğimiz toplam sayının EN AZ 1 milyar 106 milyon 235 bin 358’ini (1.106.235.358) küçücük kafeslerde yaşamaya mahkûm edilen ve çok kısa bir süre zarfında, kaçınılmaz bir son olarak kesimhaneye gönderilen tavuk ve hindilerin yaşam hakkı ihlâlleri oluşturmaktadır. Yumurta endüstrisinde, fazla ekonomik getirisi olmadığı ve bakımı külfet olduğu için boğularak ya da diri diri preslenerek, parçalanarak öldürülen milyonlarca erkek civcivin sayısı ise bilinmemektedir. Raporlayabildiğimiz yaşam hakkı ihlâllerinden EN AZ 9 milyon 740 milyon 638’i (9.740.638) ise 2016 yılında eti için öldürülen sığır, koyun, keçi ve mandalardan gasp edilen yaşam hakkıdır. 2016’da avcıların katlettiği hayvan sayısı bilinmemekle birlikte, yapılan denetim ve kontrollerde avcılardan 7 bin 796 hayvan ele geçirilmiş, “av turizmi” denilen ölüm tacirliği kapsamında ise en az 596 yaban hayvanı yabancı ve yerli avcılara öldürtülmüştür. Aynı bilinmezlik hâli, kürk çiftliklerinde de mevcuttur. Türkiye’de artış göstererek, çinçila ve tavşanlar kürkleri için yetiştirilmekte ve katledilmektedir. Bu vesileyle hem yaşam hakkını gasp ettiği hem de ekolojik yıkıma sebep olduğu için avcılığın da av turizminin de kürkün de derhal yasaklanması gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.
2016’da EN AZ 8 milyon 216 bin 506 (8.216.506) işkence vakası raporlanabilmiştir. Bu kategoride raporladığımız vakalarda, psikolojik/fiziksel şiddet ayrımı yapılmamıştır. Kapalı kapılar ardında, hayvanlara yönelik sömürü ve zulüm ile ayakta duran ticarî kuruluşlarda yaşanan hayvan hakları ihlâlleri, büyük bir koruma kalkanı altında gerçekleşiyor, bu verilere ulaşmak neredeyse imkânsız… Raporlanan işkence vakalarından 8 milyon 191 bin 436’sı yurt içinde sevk edilirken fiziksel ve psikolojik işkenceye maruz kalan sığır, koyun ve keçilere aittir. Korkunç boyutlarda taşınan kanatlı hayvan sayısı ise bilinmemekte ancak raporlarımızda da yer aldığı gibi, binlerce kanatlı hayvan, nakillerde ve nakiller esnasında gerçekleşen trafik kazalarında sıkışarak, ezilerek, havasızlıktan hayatını kaybetmiştir.
Yük taşıtma amacıyla sömürülen ve sömürülürken korkunç işkencelere maruz kalan hayvanların yaşadığı rutin şiddet de raporlanamamıştır. Ancak sadece 2016’da Adalar’da, 1540 atın sistematik işkenceye maruz kaldığını biliyoruz. Geçtiğimiz hafta, Darıca Hayvanat Bahçesi yakınlarında bulunan ve hayvan hakları aktivistlerinin girişimleri ile mühürlenen at mezbahasının içi ve çevresi, taşımacılık için sömürülürken hayatını kaybeden at sayısının ne denli fazla olduğunu gösterir nitelikteydi.
2016’da, Türkiye’de deneylerde kullanılıp atılan, öldürülen hayvan sayısı hâlâ açıklanmamıştır. Ancak Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın verilerine baktığımızda, 2010-2015 yıllarında, altı senede 1 milyon 412 bin 810 hayvan, deneylerde korkunç acılara maruz bırakılmıştır. 2014 yılında yayınlanan Hayvan Deneyleri Etik Kurullarının Çalışma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik ile, sokaklardaki hayvanların da deneylerde kullanılmasının önü iyice açılmıştır. 2010-2014 yılları arasındaki deneylerde, sayıları 14 bin 057 olarak belirtilen kedi ve köpeklerin ise, nereden temin edilerek deneylerde kullanıldıkları belirsiz olmakla birlikte, sokaklardan, barınaklardan alıkonuldukları kuvvetle muhtemeldir. Çünkü kedi ve köpekleri deney hayvanı olarak tedarik eden bir işletme ya da merkez Türkiye’de mevcut değildir. Hayvan deneylerinin topyekûn yasaklanması, hayvan deneylerine alternatif yöntemlere acil bir şekilde geçilmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz.
2016’da EN AZ 42 milyon 711 bin 818 (42.711.818) beden dokunulmazlığını ihlâl vakası raporlanabilmiştir. Bu sayının, 153.597’si, sokak hayvanlarına yapılan kısırlaştırma müdahaleleridir. Kısırlaştırılan bu hayvanların kaçının, yaşadıkları sokaklara geri bırakıldığı, kaçının hâlâ yaşadığı meçhûldür. Türkiye’de belli başlı belediyeler haricinde, çoğu yerel yönetim, cerrahî deneyimi olmayan veteriner hekimleri istihdam etmekte, temel hayvan sağlığı prensiplerine dahi uymadan bu ciddi operasyonları yapmakta ve ayrıca resmî otoritelerce onaylı bir şekilde faaliyet gösteren mobil kısırlaştırma üniteleri nedeniyle de binlerce hayvan, gerektiği gibi tıbbî bakım göremediğinden hayatını kaybetmektedir. 13 senedir yürürlükte bulunan Hayvanları Koruma Kanunu, en göz önünde olan sokak hayvanlarının dahi haklarını koruyamamış, 2017 itibarı ile 231 adet faal hayvan barınağının çok büyük bir kısmından ölüm çığlıkları yükselmeye devam etmektedir. Türkiye’de, açlıktan, susuzluktan, genel ve tıbbî bakımsızlıktan hayvanların yaşamını yitirdiği çok sayıda barınak varken bu barınakların kapatılması ya da iyileştirilmesi, sorumlular hakkında soruşturma açılması konularında ısrarla adım atılmamaktadır. Bu tesisler, tabelalarında olduğu gibi “bakımevi” değil, bir toplama ve imha kampı işlevi görmektedir. “Beden dokunulmazlığını ihlâl” kategorisindeki 42 milyon 558 bin 109 ihlâl ise, yün, tiftik, kıl üretimi için kırkılma esnasında beden dokunulmazlığı ihlâl edilen ve işkence gören koyun-keçi sayısıdır. Kırkılma esnasında hayvanlar, büyük bir çaresizlik içerisinde sabitlenerek kontrol altına alınmakta, oldukça ağır fiziksel ve psikolojik bir işkence ile beden dokunulmazlıkları ihlâl edilmektedir.
EN AZ 2 milyon 979 bin 758 cinsel şiddet vakası raporlanabilmiştir. Bu sayının, 2.979.752’si, süt endüstrisinin devamı için, hayvanların rektumlarına kol, vajinalarına demir bir çubuk sokularak uygulanan “sunî tohumlama” adı altındaki sistematik tecavüz fiilleridir. Sunî tohumlama dışında EN AZ 6 cinsel şiddet vakası raporlanmıştır. Ancak biliyoruz ki hayvana tecavüz, iddia edildiği gibi “münferit” olaylar değildir. Ulusal mevzuata göre “kabahat” olan ancak hayvanlara karşı işlenen bir suç olan bu fiiller, duyguları, acı hissetme yetisi olan canlılara yapılan bir saldırı, cinsel şiddet ve beden dokunulmazlığı hakkının gasbıdır. Toplumumuzda tecavüzün önlenememesi, hatta meşrulaştırılması ve hayvana tecavüzün hâlâ suç kapsamında olmaması, psikolojik, sosyolojik ve daha birçok açıdan üzerinde durulması gereken bir utanç olayıdır. Türkiye’de tecavüz edilen hayvanlar arasında ineklerin, eşeklerin, köpeklerin, koyunların, tavukların, ördeklerin, atların olduğunu ve her gün gerçekleşen hayvana tecavüzün de toplumun tüm kesimlerince bilinen ancak üstü örtülen bir gerçeklik olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz.
Neredeyse her gün katliam haberi aldığımız 2016 yılında, hayvanlara yönelik kötü muamele, işkence ve öldürme gibi fiiller nedeniyle sadece 229 şahsa idarî para cezası uygulanmıştır. 2016 yılında bu tür haksız fiilere 526 TL idarî para cezası uygulanmaktayken, 2017 yılı itibarı ile hayvana tecavüz, kötü muamele gibi fiillerin cezasında 20 TL artışa gidilmiş ve bu ceza, 546 TL olarak belirlenmiştir. Hayvana işkence ve tecavüz edenlere verilen bu tarz “komik” ve faiilleri âdeta yüreklendiren yaptırımları asla kabul etmiyoruz. 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında hayvan hakları ihlâli olarak belirlenen haksız eylemler nedeniyle, 2016 yılında toplam 934,035 TL idari para cezası uygulanmıştır. 2016 yılında kötü muamale nedeniyle el konulan hayvan sayısı ise Orman ve Su İşleri Bakanlığı verilerine göre sadece 157’dir. Şu anda yürürlükte bulunan “tehlikeli ırk” genelgesine göre, 2016 yılında, Pitbull Terrier, Dogo Argentino gibi ırklardan oldukları iddiası ile 40 köpeğe el konulmuştur. Bu köpeklerden kaçının yaşadığı ise bizim için merak konusudur çünkü bu ırklara mensup oldukları gerekçesi ile el konulan bu köpeklerin büyük bir çoğunluğu, belediyelerce öldürülmektedir.
Açıkladığımız rakamlardan da görüleceği üzere, ülkemizde, özellikle son yıllarda artış gösteren toplumsal şiddet ve linç kültüründen hayvanlar da fazlası ile “nasibini almış”, almaya da devam etmektedir. Toplumsal şiddet halkasının en zayıf bireyleri olan hayvanlara “mal” muamelesi yapılması; onların hakları olan, hissedebilir bireyler olarak görülmemesi, toplumun tüm kesimlerini etkilemekte, her gün tanık olduğumuz olaylarla cinnetin eşiğinde olduğunu gördüğümüz toplumumuzu, herkese sirayet eden, derin bir tahammülsüzlük, eşitsizlik, adaletsizlik içerisine sürüklemektedir. Toplumun tüm kesimlerine buradan sesleniyoruz: Yeryüzünde yaşayan her canlıya âdil davranmadığımız sürece, hiçbir topluma gelmeyeceği gibi toplumumuza da barış, adalet gelmeyecektir. Bizlerle eşit, belki de daha şiddetli derecelerde acıyı, korkuyu, stresi hisseden hayvanları yok saymaya, onların haklarını çiğnemeye, onlara zulmetmeye son vermediğimiz takdirde, hayvanların tâbi tutulduğu soykırım boyutları daha da şiddetlenecek ve kaçınılmaz olarak dünyanın ekolojik felaket ile yok olduğunu hep birlikte deneyimleyeceğiz. En başta hayvanlar, doğuştan gelen haklara sahip olan bireyler oldukları için ve dünyayı herkes için daha âdil, eşit bir yaşam ortamı hâline dönüştürmek için hayvanların hakları derhal teslim edilmelidir.
İstisnasız herkes için özgürlük!
Hayvan hakları, hemen şimdi!
HAYVAN HAKLARI İZLEME KOMİTESİ (HAKİM)