Türkiye’de bir ilk olarak tür ayırt etmeksizin hayvan hakkı ihlallerini raporlamaya devam ediyoruz.
Türkiye’de bir ilk olarak tür ayırt etmeksizin hayvan hakkı ihlallerini raporlamaya devam ediyoruz.
Türkiye’de bir ilk olarak tür ayırt etmeksizin hayvan hakkı ihlallerini raporlamaya devam ediyoruz. Hayvanlar dendiğinde tüm dünyada olduğu gibi akla önce kedi, köpek, kuş gelse de hayvanlar, mezbahalarda, süt yumurta çiftliklerinde, balıkçılıkta, faytonlarda, at arabalarında, deney merkezlerinde, avcılıkta, hayvanat bahçelerinde, yunus parklarında, sirklerde, kürk çiftliklerinde, akvaryumlarda, ipek böcekçiliğinde, arıcılıkta, böcek toplayıcılığında… her gün sistematik şiddete maruz kalıyor, en temel hakları gasp ediliyor. Ancak her gün yaşanan bu hak ihlalleri görünmez kılınıyor, normalleştiriliyor. Bu tesislerde yaşanan hak ihlalleri insan merkezci ve türcü zihniyet ile yapılan yasalarla korunuyor, bu fiiller devlet tarafından ve mevzuatlar ile meşrulaştırılıyor.
Yasalar tarafından korunan ve bir nebze de olsa görünür olan hayvanlar için de durum çok farklı değil, çünkü cezalar caydırıcı değil. Yıllardır hayvanlar lehine bir Hayvan Hakları Yasası için mücadele ediyoruz ancak Meclis Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nun Tavsiye Raporu’nu yayımlamasının üzerinden bir buçuk sene geçmesine rağmen bu yasa çıkarılmadı. Bu yasanın tüm hayvanların haklarını korumayacağını biliyoruz. Bizler yasanın haklarını koruyacağı hayvanlar için mücadele ederken, hayvanlar arasında kurulan bu ayrımın çelişkisine de vurgu yapmaya ve tüm hayvanların hakları için mücadele etmeye devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki bir kuş ve tavuk arasında hissedebilirlik anlamında bir fark yok, bu yüzden haklar anlamında da bir fark olmamalı.
2020 yılı ihlal raporumuzda medyaya yansıyan haberleri, sosyal medyadan aldığımız ihbarları, TÜİK, Tarım ve Orman Bakanlığı verilerini, bilgi edinme başvurusu ile elde ettiğimiz sayıları kullandık. Ancak bu verilerin tablonun sadece küçük bir kısmını ortaya koyduğunu söylemeliyiz. Bu yüzden açıkladığımız bütün verileri “en az” vurgusu ile yayınlıyoruz. Bu haliyle bile raporların, insanın hayvanlar üzerinde kurduğu tahakkümü ve bitmek bilmeyen soykırımın korkunçluğunu açık bir şekilde gösteriyor. Bizler yaşam hakkı savunucuları olarak yıllardır yasal olan her şeyin meşru olamayacağını söylüyoruz. Belki de bizim asla hayal edemeyeceğimiz hissetme yetilerine sahip olan hayvanları kanunlarla korunan tesislerde hapsetmek, katletmek, türdeşlerinin ölümünü izletmek yasal olsa da asla meşru olamaz.

TBMM ve Hayvan Hakları
Yıllardır geçiştirilen ve son bir yıldır pandemi bahane edilerek geri plana atılan bir yasa süreci içindeyiz. Son aylarda tekrar gündeme gelen yasanın ne zaman meclise geleceği bilinmiyor ancak taslakla ilgili gelen bilgiler hak savunucularını tatmin etmedi. Bu yüzden yıllardır verdiğimiz mücadelenin ve taleplerimizin görünmez olmasına izin vermek istemiyoruz; bu konuda endişeliyiz. Meclis’te hayvan haklarının ne kadar gündem olduğu da bizim için önemli bir veri çünkü bu, siyasi partilerin, milletvekillerinin ve dolayısıyla TBMM’nin hayvanlara ve haklarına bakışını ve hak hiyerarşisi gözetmeden hayvanların haklarını ne denli önemsediklerini gösteriyor. Üstelik TBMM’deki tüm gelişmeler ve yasal düzenlemeler de, yerel yönetimleri, yerelde hayvanları ve hayvanlar için mücadele verenleri etkiliyor.
TBMM Kanun Teklifleri
Ocak – Aralık 2020 tarihleri arasında, hayvan haklarıyla ilgili 9 kanun teklifi kaydı bulundu. Anahtar sözcüğün geniş kapsamı nedeniyle aramalarda karşımıza çıkan hayvancılık endüstrisine dair kanun teklifleri ise, hak arayışımızla bağdaşmadığından dışarıda bırakıldı. 2020 yılında hayvan haklarıyla ilgili ilk imzacısı CHP milletvekili olan 6, ilk imzacısı HDP milletvekili olan 1, ilk imzacısı MHP milletvekili olan 2 kanun teklifi verildi.

- Tüm hayvanları kapsayacak şekilde hayvan hak ihlallerinin engellenmesini amaçlayan Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
- Hayvana Yönelik Şiddetin Suç Kapsamına Alınmasını İsteyen Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
- Büyükşehirlerde hayvan bakımevleri ve kısırlaştırma merkezlerinin açılmasının zorunlu hale getirilmesini isteyen Büyükşehir Belediyesi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
- Hayvanlarla ilgili çalışma yapılması ve hayvan bakımevleri açılmasının il özel idarelerinin görevleri arasına eklenmesi ve bütçelerinden pay ayrılmasını isteyen İl Özel İdaresi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
- Hayvana yönelik bazı suçlar için hapis cezası verilmesini isteyen Hayvanları Koruma Kanunu ile Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
- Hayvana Yönelik Bazı Şiddet fiillerinin suç kapsamına alınmasını isteyen Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi,
- Hayvanlara yönelik şiddet eylemlerinin önlenmesine ilişkin olarak hapis ve idari para cezalarının yeniden düzenlenmesini amaçlayan 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
- Belirli türlerin avlanmasına yasak getirmek isteyen Kara Avcılığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi,
- Sokak hayvanlarının bakımına yönelik bakımevi açılması zorunluluğunu amaçlayan Belediye Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi meclise sunuldu. Bu kanun teklifleriyle ilgili ayrıntılı bilgiyi paylaşacağımız dosyalarda bulabilirsiniz.
TBMM Yazılı Soru Önergeleri
2020’nin yılında hayvan hakları ile ilgili CHP’nin 18, HDP’nin 10, İYİ PARTİ’nin 6, MHP’nin 4, Saadet Partisi’nin 1 adet, toplam 39 adet soru önergesi verdiğini gördük. 39 soru önergesinin 24’ü, Tarım ve Orman Bakanı BEKİR PAKDEMİRLİ’ye, 8’i Çevre ve Şehircilik Bakanı MURAT KURUM’a, 1’i Adalet Bakanı ABDULHAMİT GÜL’e, 1’i Hazine ve Maliye Bakanı BERAT ALBAYRAK’a, 1’i Kültür ve Turizm Bakanı MEHMET ERSOY’a, 2’si Cumhurbaşkanı Yardımcısı FUAT OKTAY’a, 2’si İçişleri Bakanı SÜLEYMAN SOYLU’ya yöneltildi. Soru önergelerinin konu başlıkları oldukça çeşitlilik gösterdi:

- Avcılık faaliyetleri ve av turizmi kapsamında öldürülen yaban keçilerinden,
- Sokakta yaşayan hayvanların korunmasına,
- 2019 yılında hayvana yönelik şiddet olaylarına dair istatistiklerden,
- Koronavirüs pandemisi sürecinde ithal edilen hayvanlara,
- Geçici hayvan bakımevi ve veteriner sayılarına,
- Mayın patlaması sonucu ölen hayvanlara,
- Sokakta yaşayan hayvanların usulsüzce toplatılmasına,
- Hayvana yönelik kötü muamele ve şiddet olaylarına,
- Caretta caretta ölümlerine ve korunmaları için yapılan çalışmalara,
- İthal edilen canlı hayvanlara ve yapılan usulsüzlüklere,
- Terk edilen hayvanlara,
- Yaban hayvanı avcılığının önlenmesine,
- Ve organize sanayi bölgelerindeki kimyasal atıkların doğa katliamına ve hayvan ölümlerine neden olmasına kadar farklı içeriklerde soru önergeleri sunuldu.
39 soru önergesinin 12’si yasal süre içerisinde, 17’si süresi geçtikten sonra cevaplandırıldı, 10’una cevap verilmedi. Çoğunlukla verilen yanıtlar milletvekillerinin sorularını cevaplamadı. Bunların arasında en çok dikkat çeken ve ilgili bakanlıklara en sık sorulan soru ise, canlı hayvan ticaretine ilişkin soru önergeleri oldu. Canlı hayvan ithalatıyla ilgili CHP, HDP, İyi Parti ve Saadet Partisi tarafından verilen en az 15 farklı soru önergesinde dikkat çeken en önemli unsurlardan biri de, ağırlıklı olarak Bekir Pakdemirli’ye yöneltilen bu soru önergelerinin hiçbirinin zamanında, yani yasal süre içinde yanıtlanmaması; verilen yanıtların soruları cevaplamaması oldu. Bunun da yine denetim, soruşturma ve yaptırım eksikliğiyle doğrudan bağlantılı olduğunu düşünüyoruz.
Yaşam Hakkı Gaspı
2020 yılında “ez az” 1 milyar 211 milyon 375 bin 950 hayvanın yaşam hakkı gasp edildi. Bu veriler Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı, eti için öldürülen tavuk ve hindi sayısı; kurban bayramında öldürülen sığır, koyun, keçi, manda sayısı, avcılık adı altında öldürülen hayvan sayısı ve medyaya yansıyan haberlerden elde edildi. Raporda yer alan ve medyaya yansıyan 820 bin 14 yaşam hakkı ihlali yaşandı. Bu ihlaller; zehirleme, boğma, yakma, asma, ateşli silahla öldürme, cinsel şiddet, deri yüzme, uzuv kesme, trafik kazaları, avcılık ve ihmal nedeniyle ölümleri içermektedir. Bal için sömürülen ve ölen arılara dair kovan sayısı 8 milyon 179 bin 85’tir, ipek böceklerine işkence edilerek 90 ton ipek kozası üretilmiştir. TÜİK balıkçılık adı altında kaç balığın ve mezbahalarda kaç sığırın öldürüldüğünü açıklamadığı ve bilgi edinme başvurularımıza verilen cevaplarda sayılar bizle paylaşılmadığı için bu rakamlar verilerimize eklenemedi. Tarım ve Orman Bakanlığı kaç kürk çiftliği olduğu verisini bile tutmadığı için kürkü için öldürülen hayvan sayısına ulaşamadık. Yine faytonlarda, orman yangınlarında, deneylerde öldürülen milyonlarca hayvanların sayıları ise bilinmemekte.
İşkence
2020 yılında “en az” 22 milyon 735 bin 267 hayvan işkenceye maruz bırakıldı. İşkence olarak tanımlanan hak ihlâlleri ise, insan menfaati için sömürülen hayvanların yurt içi ve yurt dışı sevkleri; hayvan deneyleri; hayvan toplama sırasında uygulanan fiziksel ve psikolojik şiddet; ateşli silahla yaralama; yakma; kulak kesme; köpek, horoz dövüştürme; darp, kesici ve delici aletlerle saldırılar; arabanın arkasına bağlayıp sürükleme; tecavüz; taşla ezme; kafa kesme; deri yüzme; pati delerek zincir takma; dövme olarak karşımıza çıkmıştır. 2020 yılında deney laboratuvarlarında “en az” 209 bin 212 hayvan işkenceye maruz bırakıldı. Hayvan dövüşlerinde, süt çiftliklerinde, kürk çiftliklerinde, mezbahalarda, balıkçılıkta devlet koruması ile hayvanların tutsak edildiği tesislerde, hayvanlara yönelik sistematik, rutin bir işkencenin olduğunu biliyoruz ama bu tesislerde yaşananların üstünün kapatılması ve denetimsizlik bu vakaları raporlamamıza engel oluyor.
Cinsel Şiddet
“En az” 3 milyon 36 bin 175 cinsel şiddet vakası raporlanmıştır. “En az” 3 milyon 413 bin 857 hayvan “suni tohumlama” yöntemi ile cinsel şiddete maruz bırakılmıştır. Dişi hayvanların rektumlarına kol, vajinalarına ise demir bir çubuk sokularak yapay olarak hamile bırakılmalarına suni tohumlama denmektedir. Sunî tohumlama endüstriyel hayvancılığın devamı ve çıkarı için uygulanan, yasal tecavüzdür.
Medyaya yansıyan haberlerden elde ettiğimiz verilere göre “en az” 20 hayvan cinsel saldırıya maruz kaldı. Ancak Türkiye’de tecavüz edilen hayvanlar arasında ineklerin, eşeklerin, koyunların, tavukların, ördeklerin, atların olduğu ve hayvana tecavüzün her gün gerçekleştiği de toplumun tüm kesimlerince farkında olunan ve kanıtlanamadığı için medyaya yansıyamayan, erkekliğin dokunulmazlığı gerekçesiyle üstü örtülen bir gerçeklik olduğu bilinmektedir. Faillerin kendilerini “kadın yoktu”, “şeytana uydum”, “bana göz kırptı”, “oyun oynuyorduk” gibi akla mantığa sığmayan söylemlerle savunması ise kabul edilebilir değildir. Hayvana tecavüzün suç değil kabahat olması da bir utanç kaynağıdır. Hayvana tecavüzün önlenmesi için failleri bu suçu işlemeye iten sebeplerin araştırılması gerekmektedir.
Özgürlüğün Kısıtlanması
“En az” 1 milyar 280 milyon 153 bin 923 özgürlüğü kısıtlama vakası raporlandı. Özgürlüğü kısıtlama vakaları; eti için yetiştirilen, öldürülen ve özgürlüğü çalınan tavuk ve hindi, sığır, koyun, keçi sayısı, canlı mühre olarak hayvan kullanımı, sokakta yaşayan hayvanların toplatılıp hapsedilmesi, alıkoyma, bağlama, hayvanat bahçeleri, yunus parkları, akvaryum ve barınaklara kapatma, hobi olarak hayvan bulundurma, devlet tarafından el konulan hayvanlar, deney laboratuvarlarında tutulan hayvanlar olarak karşımıza çıkıyor. 255 hayvan bakımevinde ve 2047 petshopta kaç hayvanın tutsak edildiğini bilmiyoruz. Türkiye’de hâlâ faal olan 10 yunus parkında ise “en az” 50 yunusun, 51 kürklü fokun, 6 mors ve 4 beyaz balinanın tutsak edildiğini, Türkiye’deki 12 akvaryumda “en az” 98 bin 551 deniz canlısının kapatıldığını, 40 hayvanat bahçesinde de “en az” 20 bin 891 hayvanın esir tutulduğunu raporladık. Bu verilere Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmelerden edindiğimiz belgelerden, internetten yaptığımız araştırmalardan ve bu tesislere yaptığımız aramalardan ulaştık. Ancak hayvanat bahçeleri, tematik akvaryumlar ve yunus parkları ile ilgili güncel ve somut veriye, yetkili olan Tarım ve Orman Bakanlığı üzerinden Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER) aracılığıyla yıllardır ulaşmaya çalışmamıza rağmen bu sayılara ulaşamıyoruz, çünkü bilgi edinme başvurularımız cevapsız bırakılıyor ya da sorularımıza cevap olmayan yanıtlarla geçiştiriliyor.
Beden Dokunulmazlığı İhlali
En az 53 milyon 563 bin 334 hayvanın beden dokunulmazlığı ihlal edildi. Bu sayının 120 bin 709’ı çoğunlukla temel hayvan sağlığı kuralları ve cerrahi prensiplere riayet edilmeden belediyelerce sokakta yaşayan hayvanlara yapılan kısırlaştırma müdahaleleridir. “Beden dokunulmazlığını ihlâli” kategorisindeki 53 milyon 233 bin 332 ihlâl ise, yün, tiftik, kıl üretimi için kırkılma esnasında beden dokunulmazlığı ihlâl edilen ve işkence gören koyun-keçi sayısıdır. Deney laboratuvarlarında işkence gören “en az” 209 bin 212 hayvanın beden dokunulmazlığı ihlal edilmiştir.
Neredeyse her gün katliam haberi aldığımız 2020 yılında, hayvanlara yönelik kötü muamele, işkence ve öldürme gibi fiiller nedeniyle sadece 790 kişiye 5 milyon 37 bin 344 TL idari para cezası uygulandı. 2020 yılında onlarca belediye hayvanların haklarını gasp etti, ancak sadece 15 belediyeye idari yaptırım uygulandı. 2020 yılında 16 adet Deney Hayvanları Ünitesine çalışma izni verildi. Tarım ve Orman Bakanlığı daha önce paylaştığı kötü muamele nedeniyle el konulan hayvan sayısını ve el konulan yasaklı ırk sayısını 2020 yılı için özel araştırma gerektirdiği gerekçesi ile bizlerle paylaşmadı.
Açıkladığımız rakamlar da gösteriyor ki hayvanların “mal” olarak görülmesi; hissedebilen bireyler olarak tanımlanmaması her alanda haklarının gasp edilmesine sebep oluyor. Geçtiğimiz yıldan beri tüm dünyanın mücadele ettiği Koronavirüs pandemisi ve pandemilerin 4’te 3’ü hayvanlarla kurduğumuz bu sömürü ilişkisi yüzünden ortaya çıktı. Herkes için adil ve yaşanabilir bir dünya istisnasız tüm türlerin özgür olduğu bir düzen ile sağlanabilir. Hayvanlarla kurduğumuz ilişkileri değiştirmediğimiz sürece bu soykırım artarak devam edecek ve bu da sonunda dünyayı ekolojik felaket ile yok oluşa sürükleyecek. Hayvanların yaşadıkları bu sistematik şiddetin bitmesi için tüm devletlerin göstermelik adımlar dışında harekete geçmesi gerekiyor. Yakın zamanda yasal zemine oturan ihlaller için harekete geçilmeyeceği çok açık, bu yüzden kurumları oluşturan bizler değişmeli ve bu hantal kurumları değişim için zorlamalıyız. Bizler gibi hissedebilen hayvanlara zarar veren alışkanlıklarımızdan vazgeçersek daha adil bir dünya için adım atmış olmaz mıyız?
Bu raporu, HAKİM’i birlikte kurduğumuz, 9 Kasım 2019’da aramızdan ayrılan, yol arkadaşımız Burak Özgüner’e ve en temel hakları çalınan, yaşadıkları acılar bilinmez, görünmez kılınan tüm hayvanlara adıyoruz.
İnsana, Hayvana, Yeryüzüne Özgürlük!
ANIMAL RIGHTS MONITORING COMMITTEE (HAKİM)